Ajans Otosuyla Habere Gitmek mi? Çöpe attığımız geçmişimiz...
Ve sonra Dijital Makinelerimiz omuzlarımızda o haber, bu haber doya doya kareler çekerek gazetelerimize haberler yapmayı sürdürdük. Ve sonra çekmecelerimizde ne kadar çektiğimiz fotoğrafların film kareleri varsa hepsini çuvala koyup kaldırıp attık. Yıllar sonra anladık ki aslında biz geçmişimizi, tecrübelerimizi, ilk adımlarımızı, yürüyüşlerimizi, koşmalarımızı yani hayatımızı çöpe atmışız.


Dijital Fotoğraf Makinelerinin gazete ofislerine ve çalışanlarının omzunda görüldüğü yıllar. Biz de bir heyecan ki sormayın. Çözünürlüğü tam 3 GB. Yani topu topu 3 Gigabyte... Çek çek bitmez. Ne filmi makineye takma derdin var ne de fazla çekim yaparsan azar işitme derdin. Sırf bu yüzden çok sevmiştik fotoğraf makinelerimizi.
Her şeyden önemlisi zamandan tasarruf. Makara filmi makinenize taktınız, fotoğraflarınızı çektiniz, bunu hızlı bir şekilde fotoğraf stüdyosuna götürmeniz gerekiyor. Banyo yapılıyor, banyodan çıkıyor ve mercek ile bakarak çektiğiniz en iyi kare için baskı yapılmasını onaylıyorsunuz. Yani ölme eşeğim ölme. Son zamanlarına rastladığım ve sadece bir kez tanık olduğum Tele Foto ise onu hiç söylemiyorum. Gerçekten zahmetli ve insanı strese sokan kilolarca ağırlığında bir cihaz.
Çektiğiniz fotoğraf kartpostal haline getirilecek, sonra bu fotoğraf kart Silindir Şeklinde bir volana bantlayacaksınız. Sonra telefonla genel merkez ile bağlantı kurup karşılıklı onaylar alınarak silindire bantladığınız volan yavaş yavaş dönecek. Önce kırmızı-sonra beyaz-sarı ve diğer renkler tek tek yüklenecek. Eğer ola ki telefon hattı düştü, iletişim koptu. Aynı işlemleri yeniden yapmak zorundasınız.
Yani Gazeteciliğin ilk ustalarının yaşadığı o sıkıntı, aslında büyük tecrübe... Dün onların yaptığı bu çaba ve gayret için ellerinden, alınlarından öper öper hürmetle selam ederiz. Takdire şayandır bu çaba.
Ve sonra Dijital Makinelerimiz omuzlarımızda o haber, bu haber doya doya kareler çekerek gazetelerimize haberler yapmayı sürdürdük. Ve sonra çekmecelerimizde ne kadar çektiğimiz fotoğrafların film kareleri varsa hepsini çuvala koyup kaldırıp attık. Yıllar sonra anladık ki aslında biz geçmişimizi, tecrübelerimizi, ilk adımlarımızı, yürüyüşlerimizi, koşmalarımızı yani hayatımızı çöpe atmışız.
Bir çok arkadaşımız bunu yaptı. Ben de yaptım. Elimde tek bir negatif, film karesi yok, kalmadı. Ama tek bir kişi o hatayı yapmadı. Haber Fotoğrafçılığı ve Ödül Fotoğrafçılığını kendisinden öğrendiğimiz ellerinden öpülesi değerli büyüğüm Davut Aktaş.
Bugün geçmişe dair hangi fotoğrafı, hangi genel başkanın, hangi siyasetçi ve bürokratın fotoğrafını isterseniz o yine bir yerlerden bulup buluşturup ortaya çıkaracaktır. Kendisinden çok şey öğrendiğimiz değerli büyüğümüz o yıllarda örnek aldığımız bir çok davranışında bu tecrübeyi es geçmiş olmamızın büyük acısını yaşamaktayım.
Zaman zaman ajanslarda görev yapan arkadaşlarımıza uğrar haber istihbarat konusunda fikir alışverişinde bulunur, sohbet ederdik. Yaz mevsimiydi. Samsun sokakları neredeyse boşalmış, deniz mevsiminde, deniz kenarları ve ormanlık alanlarda piknikte. İhlas Haber Ajansı Adliye Muhabiri değerli kadim dostum Muhammer Ay telsizi dinliyor. Aniden ayağa kalktı...
-Boğulma vakası var hemen çıkmalıyız… Abi sen de gel istersen.” Dedi.
Ben de,
-Olur gelirim dedim.
Aracı yine ajansta görevli bir arkadaşımız kullanıyor hatırlayamadım.
Allah'ım o ne sürat, o ne hız, o ne haberin kaynağına ulaşma temposu.
Veteriner Meslek Lisesi arkasında ki kayalık alan. Deniz dalgalı. Karadeniz dalgaya, alaya alınmaya gelmez hani.
Öyle bir süratli bir şekilde vakanın yerine varmışız ki boğulan vatandaş henüz denizden çıkartılıyor. Düşünün ne kadar hızlı ve süratle intikal edildiğini. Bu ancak işini iyi yapmak, hızlı ve en iyi şekilde haberi yapabilmenin çabasından başka bir şey değil.
Beni soracak olursanız hani neredeyse altına kaçıracak durum vaziyet. Ee o korku yetti de arttı bana. Haberler yapıldı, fotoğraflar çekildi. Muhammer Ay kardeşim bana dönerek;
-Abi hadi şimdi ofise dönüyoruz. Gelecek misin ?
-Yok kardeşim siz gidin, ben buradan başka bir habere geçeceğim” yalanını söylemek zorunda kaldım.
Daha ajansın arabasına biner miyim? Bir daha ajans muhabirleri ile habere gider miyim?
Asla, hiçbir zaman bir daha ajans çalışanı meslektaşlarımla habere çıkma lütfunda bulunmadım!
Bugün de aynı tempo ve süratte ve hissiyatta görevlerini yaptığına inandığım ajans muhabiri tüm meslektaşlarıma sabır ve kolaylıklar dilerim.
NOT: Gelecek yazımda ilk fotoğrafı, ilk kamerayı çekmeyi, ilk araba sürmeyi hangi ajansın bölge müdürüne öğrettim?
okan dileksamsunajanshaber