Geri

Siz deli misiniz? Yerde yatanın kim olduğunu biliyor musunuz?

Anlatılarımız, hiçbir yerde duymadığınız görmediğiniz gerçek yaşanmışlıkları sizlere sıksık aktarmaya devam edeceğim. Onlara layık daha büyük alanlarda, parklarda, statların ve salonların önemli girişlerinde kaybettiklerimizin isimlerini büyük harflerle yaşatılmasını kurumlarımızın sağduyusuna bırakıyorum.

12:58:40 | 2025-07-27
Okan DİLEK
Okan DİLEK      okan.dilek@gazeteekip.com
Köşe Yazısını Sesli Dinle

Artık sizlere daha çok değerlerimiz ve değer verdiklerimiz, arkadaşlarımız ve sevdiklerimizle inşa ettiğimiz Samsun'umuzun kıymetlileriyle birebir yaşadıklarımız ve paylaştıklarımızı yüzümüzde tebessümler oluşturacağına inandığım yazılarımla birlikte olmaya devam edeceğim.

Acı günlerimiz, sevinçlerimiz, mutlu ve hüzünlü anlarımızdan sıkça söz edeceğim. Samsun’umuzu ilmik ilmik işlediğimiz günlerde emeği geçenleri, dostlarımızı hele hele birlikte yol yürüdüğümüz meslektaşlarımı can kardeşlerimi, çok erken kaybettiğimiz değerlerimizi unutturmayacağım.

1990’lı yıllarda mantar gibi çoğalan, hatta evlerden yayınların bile yapıldığı kontrolün ve cezai işlemlerin yolu yordamının ne olup olmadığının bilinmediği yıllar. İşte tam da o yıllarda Samsun'da bir anda 50-60’a varan radyo istasyonları türemişti. Frekansların birbirine girdiği, radyo yayıncıları ve sahiplerinin birbiriyle bu durum nedeniyle karşı karşıya geldiğinin çok tanığı oldum. Hatta benim ilk evim, öğrenciliğim dediğim KAP TV'de ve Kanal L'de TV'de yayın yaparken karşı TV'nin teknik ekibinin yayınımızı bozan frekansları programlarımın sabote edildiği ile çokça karşılaşmıştık. Bir tatlı rekabetin ve en iyisini yapabilmenin mücadelesiydi sadece bu.

Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovaladı. Geriye dönüp baktığımızda üzerinde heyecanla çalıştığımız yayıncılık mesleğimiz olmuş. Artık geri dönüş yoktu. Her şey Samsun içindi. Aldığımız ücretlerin dişin kovuğuna gitmeyecek seviyelerde olmasına karşılık bu mücadeleyi veren kurucularımızı ve yayın yönetmenlerini yalnız bırakmamak gerektiği bir duruşumuz oldu ve yalnız bırakmadan görevimize devam ettik.

Şehrimizin en agresif ve depresif gazetecisi Ali Orhan ağabey ile yolculuğumuz uzun yıllara uzandı. Her anımız, her günümüz ayrı bir yazı dizisi. İlk KAP TV'de mikrofonu dahi tutmasını bilmiyorken, kusurlarımızı dahi söylemeden kendimizi düzeltmemize fırsat verdiği, önümüzü açtığı için ne kadar teşekkür etsek azdır. Sonra Rahmetli Kardeşim Mehmet Soykan, ardından Yaşar Aslan, daha sonra Rahmetli Hakan Çelikbaş ile yollarımız kesişti.

Kardeşten öte bir duruşumuz oldu birbirimize karşı. Sadece evlerimize yatmaya gittiğimizi bilirim. Sabahında yeniden kaldığımız yerden devam ettik Samsun için çalışmaya, çabalamaya. Samsun’un daha çağdaş ve modern bir kent olması için verilen çabanın dışında başka hiçbir beklentimizin olmadığı yıllar. Dayaklar da yedik, horlandık, istenmeyen gazeteciler ilan edildik. Oysa bugün dün yaptığımız işlerin ne kadar doğru ve bir daha asla kimse tarafından yapılamayan, ele alınamayan konuların tek adresi olduğumuz hala daha konuşulur. Çünkü habercilik cesaret işidir. Yiğit olma işidir. Erdemli insan olma işidir.

Yaşar Aslan ile haberdeyiz. Şimdiki gibi burnumuzun dibinden geçmeyen trenler, tramvayların istasyon noktalarının olmadığı fuarın giriş boş alanlarından birinde derin işlerin döndüğü grubun elemanları baskına uğrar. Haberi alır almaz fuar alanına koşarak Yaşar Aslan ile gittik. Adam yerde yatıyor. Etrafında kimse yok, yanaşamıyor. Biz elimizi kolumuzu sallaya sallaya meftanın başına gittik, görüntüleri çekiyoruz. Polislerin de uzaktan izlediği ve yakın takipde olduğu ortamın arasından iki dayı çıkıp bizi yakamızdan tuttuğu gibi kenara fırlatmasıyla neye uğradığımızı şaşırdık.

Polisler biraz temkinli yanımıza yaklaşarak sessiz sedasız
-Yaa siz deli misiniz? Yerde yatanın kim olduğunu biliyor musunuz ?

Sonradan öğreniriz ki vurulan dayı sağlam bir ünvanı olan derin abi. Yaşar'la benim rengim benzim atmış. O acılı anda ki ruh ve davranış halinin nasıl olacağını bilmediğimizden içine koşarak girdiğimiz olay Türkiye'de tüm gazetelerde yer almış önemli bir haberdi. Vesikalık fotoğrafı dışında TV'lerde dahi görüntüsü olmayan yerde yatan ağır abinin tek görüntüsünü biz Samsunlulara izletmiştik. Yani aslında yaygın medyadan önce gündemi bizler belirliyorduk şehrimizde.

Biz dört arkadaştık, Hakan Çelikbaş, Mehmet Soykan, Yaşar Aslan ve ben. Kum Gibi’yi birlikte söyledik, Aldırma Gönülü de, Ölürüm Türkiyem'i de… Samsun Gazeteciler Cemiyetimizin duvarlarında fotoğrafları ile unutulmadıklarını anımsatan küçük bir köşemiz bulunmakta. Onlara layık daha büyük alanlarda, parklarda, statların ve salonların önemli girişlerinde kaybettiklerimizin isimlerini büyük harflerle yaşatılmasını kurumlarımızın sağduyusuna bırakıyorum.

Anlatılarımız, hiçbir yerde duymadığınız görmediğiniz gerçek yaşanmışlıkları sizlere sıksık aktarmaya devam edeceğim.
NOT. Gelecek yazımda yine büyük bir beğeni ile okuyacağınızı umduğum konulara yer vereceğim.
-Canlı Yayında iken Rahmetli Reco Gıda ile o gün yayın masası ve görüntü yönetmenleri arasında geçen diyalogları merak ediyor musunuz ? Maç sonrası 30 bin kişinin içinden mikrofonu uzattığımız Sürpriz İsim Kim ?


okan dileksamsunsamsun haberleri


Yazıyı Sesli Dinle